Yatağan köyünün batısında Konya
Beyşehir arasında bulunana dağın, Hasan Şeyh tarihinde
önemli bir yeri vardır. En yüksek tepesi 2337 metre
kodundaki Anakız tepesidir.Elengirit dağı olarak da
anılan dağın vakıf kayıtlarında adı Melengürit olarak
geçmektedir.
Melengürit dağının doğu yamacındaki köyler Konya”ya,
batı yamacındaki köyler ise Beyşehir ve Seydişehir”e
bağlıdır.
Dağın tepesindeki eski evler görülmektedir.Evler küçük
kayalara oyulmuş inler şeklindedir.Evlerin altları
harçsız yapılmış taşlardan meydana gelmektedir.
Dağ üzerinde maden eritme yeri bulunmaktadır. Daha
önceleri burada demir üretildiği sanılmaktadır.Bu savaş
araçları yapımı için yapılmıştır. Kurşundan mermi
yapılan silindir taşlar bu gün hala durmaktadır.Burası
bir savunma kalesi olarak kullanılmıştır.Yoksa burada
uzun süre yaşanmaz.Bu gün hala yamaçlarda savunma
mazgalları vardır.
Dağ halk arasında kutsal kabul
edilmektedir.Hastalıklı kadın ve erkekler, çocuğu
olmayan kadınlar dilek için bu dağa gelirler. Dilek
dilerler, kurban keserler.Bu arada yatağan köyünde
Mürsel”in, Hasanşeyh köyündeki Şeyh Hasan’nın kabrini
ziyaret ederlerdi.
Köyde anlatılanlardan ve vakıf
kayıtlarından anlaşıldığına göre, Dediği Sultan, Yatağan
Mürsel ve Şeyh Hasan gelip burada bir müddet kalmışlar,
daha sonraları dağdan inerek köylere yerleşmişlerdir.
Hasan Şeyh
Köylülerince daha çok kutsal kabul edilmekte ve dağ
üzerinde koyunlar yayıldığı halde hiç koyun pisliği
olmadığına inanılmaktadır. Köye gelen misafirler
mutlaka bu erenler dağını ziyaret etmek isterler.
Tarihçi Selçuk ES, mahkeme şeriyye sicillerini
yayınlarken Bulgar Katerina adlı bir kadının Karamanoğlu
ailesini başına toplayıp Elengirt Dağı’nda Derebeyliğini
ilan ettiğini ve Yavuz Selim Komutanlarından Abdullah
Kemal Paşa’nın bunu 1513 yılında ortadan kaldırdığını
anlatmaktadır.

Bir kış günü Erenkilit
zirvesinde.
"Bu dağın gerçek adı
nedir? Öyle çok farklı söyleyiş var ki,
Erenkilit diyen var, Elengirit diyen var."
ZEKİ OĞUZ
Öyle çok farklı söyleyiş var ki, Erenkilit
diyen var, Elengirit diyen var. "Bir Erenler
Diyarı-Yatağan Köyü Dünü ve Bugünü”
kitabının yazarı Süleyman Doğdu Melengürit
Dağı diyor. Adı her neyse benim için
efsanevi bir dağ Erenkilit.
Dağa ilk çıkışım 1990 yılındaydı.Sanırım
Mayıs sonlarıydı.Yaşlı köylüler
çayırlıklarda, ekin tarlalarının kıyısında
ot biçiyor, gencecik kızlar eşeklere
yükledikleri otu köye götürüyorlardı. Bizim
gurubu gören kızlar hemen bir kenara
çekiliyor, geçmemizi bekliyor, ondan sonra
yollarına devam ediyorlardı. O gün kızların
giyim kuşamlarına hayran kalmıştım. Sanki
düğüne gider gibi tertemizdi giysileri.
O gün zirveye kuzey-doğudan çıkmış,
güneydoğu tarafından inmiştik. Dağın
eteklerinde Yörük obaları vardı. Yörük
beyinin, çevremizde meraklı gözlerle bize
bakan Yörük çocuklarının fotoğraflarını
çekmiştim. Yıllar sonra, geçtiğimiz yıl
Gevne tepelerinde yapılan bir Yörük
düğününde yeniden karşılaştım o çocuklardan
biriyle. Babası Erenkilit yaylasında ölmüş,
Yatağan mezarlığına gömmüşler onu. Arşivi
tarayıp buldum yıllar önce çektiğim
filmleri. Fotoğraflarını yaptırıp
göndereceğim Veli Bacak’a. Veli şimdi
kocaman bir aile reisi olmuş, sürüsüyle
kışları Mut’ta, yaz ayları ise Gevne ile
Dedemli arasında kalan yaylalara geliyor.
Erenkilit’e ikinci çıkışım 1993 yılının
sıcak yaz aylarıydı. Beyşehir Gölünde ölen
gazeteci kardeşimiz Orhan Samur anısına
çıkmıştık. Gün boyu yağmur yağmış, hiç
kesilmemişti. Dağın zirvesinden Beyşehir
tarafına bakarken, Erenkilit de ağlıyor diye
düşünmüştüm. Ocak ayı içinde Sille’de
yapılan Salı toplantılarından birinde
Dağcılık İl Temsilcisi Recai Ağabey “Bu
hafta Erenkilit’e tırmanıyoruz” deyince,
tırmanışa katılacağımı söyledim sevinçle.
Bu kere Seydişehir yolundan giderek
Hasanşeyh köyünden
tırmanışa başladık.
Çok kar vardı dağda. Rüzgarla savrulan
karlar adam boyu kürtük yapmıştı yamaçlarda.
Sabah erken saatlerde çıktığımız için kar
sertti ve yürüyüşümüz kolaydı ama öğleden
sonra yumuşayan kar, yürüyüşümüzü hayli
zorlaştırmıştı. Hasanşeyh’ten
çıkarken köylüler uyarmışlardı, çok kar var
çıkamazsınız diye. Aramızda iki bayan vardı,
bir de çocuk, benim Umutcan torun. Karın
kalınlığını görünce onu götürdüğüme pişman
olmuştum ama yola düşmüştük bir kere. Sert
bir rüzgar başlamıştı zirveye vardığımızda.
Yemeğimizi bile yiyemeden Umutcan sızlanmaya
başladı, üşüdüm diye. Hemen çantamı
toplayıp, dönüş yoluna düştük. Rüzgar
almayan kuytularda oyalana oyalana yürürken
öteki arkadaşlar da yetiştiler ardımızdan.
Tam sekiz saat sürmüştü çıkış ve inişimiz.
Erenkilit yaklaşık 60 km. Konya'nın
batısında. En yüksek zirvesi Anagız tepesi
2337 Metre. Rivayet ederler ki Dediği
Sultan, Yatağan Mürsel Dede, Şeyh Hasan
Horasan taraflarından gelince ilkin bu dağın
zirvesinde yurt tutuyorlar. Sonra buradan
dağılıp her biri bir köy kuruyor. Ve bu
köyler kurucularının adıyla anılıyor hala.
Yatağan, Hasanşeyh, Ağrıs, Mahmuthisar Tekke
gibi. Erenkilit Dağının çevresi doğa
yürüyüşleri için eşsiz yerler. Özellikle
mayıs sonu yürüyüş ve kamp için ideal.
Anagız Tepesinden Beyşehir Gölü görünüyor.
Yatağan Köyüne ve Erenkilit’e iki yoldan
ulaşmak mümkün. Beyşehir yolundan 12 km.
İçerde. Bu yol kış aylarında sorunlu
olabilir. Seydişehir yolundan ise 7 km.
Köylüler bu yoldan sağlıyorlar ulaşımı.
Dağın zirvesinde yüzyıllar öncesinin
anılarını görmek, bu topraklarda kök
salabilmek için verilen mücadeleyi hissetmek
için bir gün yolunuzu düşürün Hasanşeyh’e,
Yatağan’a, Erenkilik Dağına...
Alıntı:
http://www.memleket.com.tr 15 Şubat 2009 /
13:38
|